FIRAT GAZETESİ RÖPORTAJI (22.4.17)
Sanat duyguları evrensel kurallar dâhilinde sunma biçimidir.
Duygular öznel olmasa da ifade etme şekilleri özneldir. Bu da sanatı üstün
kılan değerdir. Sanatçıların üstünlüğü evrenselliği de duygularını
beklentilerin üstünde izah edip yarattıkları farkındalıklarla ölçülür. Onlar
her zaman zamanın bir iki adım ötesinde yaşarlar. Bazen yaşadığı zaman
diliminde anlaşılmamaları hak ettikleri değeri saygıyı görmemelerini üstatlar
bu kıstasa binaen yorumlarlar. Sanatçıların sanat ruhu ve yeteneklerinin doğuştan
kazandıkları da gene birçok uzman tarafından zikredilen bir anlayış olduğu
kırmızıçizgilerle sınırlandırılmış bir tanımdır.
Bizler Cumartesi Söyleşilerinde Elazığ’da doğmuş ya da bu
kentin ikliminde kültür sanatla hemhal olmuş. Yüreğinde bu şehre özlem duyan ,
bu şehirle alakalı anıları olan, zamanın bir iki adım ötesinde duygularını,
bilgilerini, hislerini, gelecek kuşaklara daha özgür, refah seviyesi daha
yüksek, evrensel değerler eşliğinde bakış acıları yakalamaları için ter döküp
çabalar sarf eden sanatçılarımıza bazen ses olmak istedik, bazen
yalnızlıklarını paylaşmak istedik ve daha da önemlisi onları ilimizin ve
ülkemizin yarınlarını şekillendirecek gençlerine daha iyi tanıma ve ekol
alacakları değerler içinde analiz etme çabası içinde olduk.
Burak Çakır kimdir?
95 Elazığ doğumlu,
aslen Kırşehirli biraz seslendirmen biraz yazardır diyebilirim.
Edebiyata ilginiz,
merakınız ne zaman başladı?
Esasen sanatla olan
ilgim (babamın teşviki ile) sahne sanatları üzerineydi. İlk ve ortaokul
yıllarım oyunculuk hayalleri kurduğum yıllardı. Sonraları sahneleyeceğimiz
oyunları yazmaya merak saldım, böylelikle yazmanın oynamaktan daha cazip
geldiği bir dönem başladı benim için. Gerçek anlamda edebiyatla ve bir
edebiyatçı ile tanışıklığım pek çokları gibi “Safahat” sayesinde oldu. Bu
sebeple edebiyat yolculuğuna çıkmamı sağlayan en önemli isimlerdendir Mehmet
Akif.
Edebiyat sahasında
sizi etkileyen yazarlar kimlerdir?
Distopik bir dünyayı
keşfetmemi sağlaması münasebetiyle Orwell ve eserleri benim için önemlidir,
hakeza yazılarımda bu etkilenme de açıkça görülebilir. Bunun dışında Tezer
Özlü, şairlerden Mehmet Akif, Turgut Uyar ve Nazım Hikmet ilk aklıma gelen
isimler…
Hocam Kitap
çalışmalarınız ne zaman başladı ve kitabınız elinize ulaştığında ne hissettiniz
bahsedebilir misiniz?
Milenyum Çıkmazı
yıllardır çeşitli dergilerde yayımlanan yazılarımın üzerine eklediğim
–nispeten- iki uzun hikâyeyi eklememle
oluşan bir kitap. 2012-2016 yılları arasında yazdığım on altı hikâyeden meydana
gelen kitap ilk göz ağrım, bir mihenk taşı. Bu sebeple benim için yeri daima
bambaşka olacak. Bunu kitabı elime aldığım zaman da söylemiştim; bu kitap
yaşamım boyunca yazacaklarımın bir nevi önsözü.
Çok genç yaşta
başarılara imza attınız, gençlerin yaşadığı sıkıntılar nelerdir?
Erkence yazmaya
koyulmanın getiri ve götürüleri oluyor elbette. Öncelikle yaşınız gereği dergi
ve yayınevleri tarafından pek ciddiye alınmıyorsunuz, birçok yayınevi reşit
olmadığınız takdirde kitap dosyanızı dahi incelemiyor. Bununla birlikte
yaşınızın genç olması yaptığınız hataları
-genellikle - daha anlaşılır kılıyor ve sert, keskin eleştirilere maruz
kalmıyorsunuz. Bu noktada genç yazar adaylarına tavsiyem
eksiklerini gidererek yavaş yavaş kendilerini geliştirmeleri ve edebiyat
dergileri ile devamlı irtibatta olmaları.
Yeni çalışmalarınız
nelerdir?
Belli aralıklarla kısa
öyküler yazmayı ve yayınlamayı sürdüyorum, diğer yandan Uygar Özdemir ile ortak
bir kitap yazma düşüncemiz var ancak şu sıralar daha çok seslendirme üzerine
çalışmalarda bulunuyorum. Misal, seslendirmesini yaptığım Fırat
Üniversitesi’nin 40. Yılı belgeseli televizyonlarda yayınlanmaya başladı şu
sıralarda…
Eserlerinizde en çok
hangi konuları işliyorsunuz?
Yazdıklarım konu
itibariyle dönemsel farklılıklar gösterebiliyor, örneğin Milenyum Çıkmazı daha
çok ayrılık ve yalnızlık temaları üzerinde ilerleyen bir kitaptı ancak şu
sıralar karakter psikolojileri üzerine giden bir çizgim var.
Hocam gelecekte sizi
yazar olarak mı göreceğiz yoksa şiirlere ses olan bir yorumcu mu? Sizin
önceliğiniz hangisidir.
Yaptığım hemen her
işin yazmakla ve edebiyatla ilintili olmasına dikkat ediyorum, seslendirmenlik
de buna dahil. Yazar olarak anılmak isterim…
Birçok dergide eserleri
olan bir yazar olarak ülkemizde ki dergiciliğin eksikliği nelerdir?
Edebiyat dergileri;
geleneksel edebiyat dergileri ve popülist edebiyat dergileri olmak üzere ikiye
ayrılmış durumda. İkinci kategoride saydığımız dergileri şahsen edebiyatla
ilişkilendiremediğim için geleneksek dergiciliğin eksiklerinden bahsetmek
istiyorum. Öncelikli sorun dergilerin kurumsallaşamayıp falancanın dergisi
olarak addedilmesi bence. Çünkü edebiyat dergileri halen fazlasıyla ideolojik...
Farklı bir ses duymaya tahammülleri yok, yeni kalemler kendi doğruları
içerisinde ise değerli kendileri için.
Ülkemizde okuma
oranının düşüklüğü şair ve yazarları etkiliyor mu?
Esasen kitap okunmuyor
değil, artık otobüslerde, metrolarda ve hatta sosyal medyada kitap okuyan
insanları daha sık görüyoruz. Bence sorun kitap okumamaktan ziyade nitelikli
kitap okumamak.
Elazığ’da yapılan
etkinlikleri, medyayı, kültür ve sanat çalışmalarını takip ediyor musunuz,
önerileriniz nelerdir?
Sinema, sergi, konser
v.b. etkinliklere mümkün oldukça katılmaya çalışıyorum ancak sanatsal anlamda
yapılan etkinliklerde daha büyük organizasyonlar görmek isterim, örneğin
Elazığ’da bir kitap fuarının olmaması böylesi köklü bir şehir için önemli bir
eksiklik.
Vakit ayırıp bizi
konuk ettiğiniz için gazetemiz adına sizlere teşekkür ediyor, başarılarınızın
devam etmesini canı gönülden diliyorum. Söyleşimizin son sözünü siz kıymetli
yazarımıza bırakıyorum. Son olarak hemşerilerimize bizleri takip eden
okurlarımıza vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Böylesi güzel bir röportaja davet ettiğiniz için şahsınıza
ve gazetenize ben teşekkür ederim. Tüm okurlarınıza diyebileceğim; kalemi ve
kelamı bırakmasınlar…
FIRAT GAZETESİ RÖPORTAJI (22.4.17)
Reviewed by Burak Çakır
on
Ağustos 12, 2017
Rating: 5